30 Ara 2010

Talihsiz Serüvenler Dizisi-2

   Geçtiğimiz haftalarda "Labor Market" adlı dersimizin vizesi vardı. Sınav öncesi inanılmaz çalıştık ve Allah sizi inandırsın her şeyi biliyoruz yani yüz alabiliriz en olmadı 90 falan. Sonra sınav vakti geldi çattı, kağıtlar dağıtıldı. Asistan "Arkadaşlar sınav kağıdını ters tutun, aynı anda başlayacağız" diye viyakladı ama dinleyen kim, şöyle bir göz gezdirdim ve beynimden vurulmuşa döndüm. Birincisi; "Rorum Novarum" un tarihi diğeri de 1963'te çıkan 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt kanunuydu. İkisini de bilmiyorum lan! Hemen arkamdaki canım ciğerim arkadaşıma "Rorum Novarum ne zaman la?" diye sordum ve "galiba 1891" yanıtını aldım. Sınavın ilerleyen saatlerinde ise "1391" yazarak 100 kişiden fazla sınıftaki en fantastik cevaba imza attım. 275 no'lu yasa yalan oldu zaten. Her neyse, sınavdan önce hocanın 60'ın altında alanlara telafi sınavı vereceğini öğrenmiştim o yüzden sınavda "bi kaç soruyu sileyim de 60'ın altında alayım lan" diye fantastik düşünceleri ciddi ciddi düşünmeye başladım. Düşünüyorum ciddi ciddi çünkü diğer soruları tam yaptım ama 70 falan alamam, AA'lık bu ders ! Ama sonra vazgeçtim, hiç bir şey silmedim ve sağdan soldan duyduklarımla diğer soruları da uydurdum.
    Geçen cuma sınavlar açıklandı. Hocamız "hulucum?" dedi, ayağa kalktım ve "60 aldın yavrum" cevabını aldım.
Karışık duygular hissetim. "1391" dediklerinde de herkes güldü -gerçi ben de gülmüştüm baya.

29 Ara 2010

2010'un En İyi Albümü


1. Aealo 03:40 
2. Eon Aenaos 03:57 
3. Demonon Vrosis 04:56 
4. Noctis Era 04:49 
5. dub-sag-ta-ke 02:57 
6. Fire Death and Fear 04:34 
7. Nekron lahes... 01:08 
8. ...Pir Threontai 04:48 
9. Thou Art Lord 04:51 
10. Santa Muerte 05:28 
11. Orders From the Dead (Diamanda Galas cover) 08:57

Bana göre 2010'un en iyi albümü Yunan grup Rotting Christ'ın şubat ayında çıkardığı AEOLO albümüdür. (Tabi sorsanız "kaç tane 2010 albümü dinledin lan" diye, hak veririm size ama öyle yani )
Antik Yunan konseptiyle, yöresel çalgılarıyla, dandik ama sırıtmayan riffleriyle, mükemmel vokal ve sololarıyla ve RC'nin her zaman olduğu gibi harika şarkı sözleriyle beni benden alan bir albüm. Zor yani benim öyle bir albümü aylarca bıkmadan usanmadan dinlemem, o yüzden en iyisi diyorum ya zaten. 




Soldiers be prepared, prepared! 
Fight for our cause 
Embattle cruel to waste your soul, 
Our cause is heaven's cause 
Soldiers be prepared, prepared! 
Die for an absurd law 
Sharp your arm that sharp your heart, 
Be worth of our cause

Özet Gibi

  Neresinden başlayayım ki hikayenin. Dürüst olmak gerekirse en başını hatırlamıyorum, neticede bu bir süreçti; bir gün temeli atıldı, sonra üstüne tuğlalar kondu, hergün bir şeyler koydum bir şeyler yaptım ve sonunda benim duvarım da ortaya çıktı. Ama anlatmak istediğim bu değil. Zamanla duvarım yaşlandı, dayanamaz hale geldi. Çünkü sürekli bir şeylere dayanmak zorunda kalıyordu, bir şeyleri engelliyordu. Delikleri kapatmaya çalıştım, bir derken iki derken on oldu yirmi oldu e kaç tane elim var hangi birini kapatayım. Sonra kenara çekildim. Pes ettim ve duvarımın yıkılışını izledim. Onca yıl ördüğüm duvar yıkılıp gitti, her birinin üstünde farklı anılar olan onlarca tuğla akıntıya kapılıp gittiler. Üzüldüm mü? Eh, ama pek değil yani sonuçta demek ki yanlış örmüşüm onca şeyi, temelini sağlam atmamışım, kalitesiz mal kullanmışım. "Sonuçlara da katlanalım" dedim. Ama iyi haber; yeni bir duvar örmeliydim. Ve başladım. Bu sefer daha akıllıyım, her şeyi ölçüp biçiyorum, kaliteli mal kullanıyorum kısacası hatalarımdan ders alıyorum. İnanıyorum ki bu sefer ortaya çok daha sağlam, çok daha kaliteli güzel bir şey çıkacak ortaya, her türlü musibete de dayanabilecek. 
İşte 2010 ve 2011'in özeti bu.

12 Ara 2010

Hakkaten hee !


Kaynak: aha

Kar vs Yağmur

  * Karda yürümek zevklidir; gark gurk, çatırt, çatırrrrtt diye sesler çıkarır.
  * Yağmurda yürümek berbattır. Anca şap şap diye ses çıkar, her yerin batar.
  
  * Kar yağdıktan sonra yerler kar olur.
  * Yağmur yağdıktan sonra yerler çamur olur, sel olur.
  
  * Pencereden kar yağışı izlemek çok hoştur, tipi çıksa bile izlemeye devam edilir.
  * Yağmuru izlemek de hoştur ama ya fırtına çıkarsa? Di mi !
  
  * Kar topu oynarsın.
  * Yağmur topu oynamazsın.

  * Kardan adam yaparsın.
  * Yağmur adam..hımpfs... anca izlersin.
  
  * Paçaları botun içine soktun mu istediğin kadar karda oyna bi şeycik olmaz.
  * Yağmurda istersen kafanı botun içine sok yine ıslanır, üşütürsün. Hasta olursun.

  * Kar yağınca her yer bembeyaz olur, ağaçlar falan.
  * Yağmur yağınca hiçbir şey olmaz, ağaçlar falan.
  
  * Yağmurda şemsiyen varsa anca o zaman romantik bir ortam oluşturabilirsin.
  * Karda herhangi bir şeye ihtiyacın yoktur; bir iki kar topu atarsın şakacıktan sonra karlara yatırırsın..öhöm
  
  * Karda yerler buzlanıp adamı düşürebilir ama üstün sadece kar olur, çok küçük ihtimal bi yerin kırılır ama zor.
  * Yağmurda yerler kayganlaşıp adamı düşürebilir ama üstün ıslanır, çamur olur kirlenirsin. Bi yerini kırma ihtimalin ise aynı.
  
  * Yağmur ortalık malıdır. Yağmur diye kız ismi vardır. İnternet kafe, kasap gibi yerler bile kullanır yağmuru.
  * Ama kar öyle değildir; tek'dir, eşsizdir. Kar diye bi kız yoktur, "kar kasap" ya da "kar internet c@fe" gibi yerler de yoktur (bu nasıl bir argümandır çözemedim ama olsun).
  
   Özetlemek gerekirse kar bin basar yağmura.
   Bunu yazarken de bunu dinliyorduk: